Kötülük Problemi ve Tanrıcılık

Kötülük Problemi ve Tanrıcılık


Kötülük problemi; insanlığın yüzyıllar boyunca zihnini kurcalayan bir sorundur. Özetle, dünyadaki kötülükler ile mutlak iyi olan Tanrı'nın nasıl bir arada olabildiği üzerine yürütülen tartışmadır. Ana iskeleti şöyledir:

-“(Tanrı) kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor? 
O halde güçsüzdür. 
- Gücü yetiyor da istemiyor mu? 
O halde kötü niyetli bir Tanrı’dır. 
- Hem gücü yetiyor hem de kötülüğü istemiyor mu? 
O halde kötülük nereden geliyor?"1

Günümüzde de, Tanrı'nın varlığının inkar edilmesinde belki en önemli dayanak bu kötülük problemidir. Dünyada bunca acı, vahşet, keder yaşanırken; her şeyi seyreden ve kötülüğe engel olmayan bir Tanrı'nın gereksizliği öne sürülür.

Ayrıca kötülük probleminden yola çıkarak, kainatın da 'mükemmel' olmadığı fikrine ulaşılır. Ki, kainatın mükemmel bir şekilde tasarlanmış olduğu iddiası, Tanrı'ya inananların en temel delillerindendir. Kötülük problemi, bu 'mükemmellik' olgusuna da bir şekilde darbe vurur. 

Teistler yani genellikle semavi dinlerin alimleri ise bu kötülük problemini daha çok 'imtihan' gerekçesi ile çözer. Yani bunca kötülük, aslında dünya hayatının bir imtihanıdır. Bunca kötülük, insanın mükemmelleşmesi yolunda önüne koyulan bir sınav objesidir. Ölüm ile birlikte ulaşılacak olan ahiret yaşamında, insan mükemmel bir varlık olacaktır. O yerde, kötülük bulunmayacaktır.

İmtihan iddiası, her ne kadar kötülüklerin kaynağına ilişkin bir açıklama yapıyor gibi gözükse de, yeni soruları meydana getirir zihnimizde: Neden? Neden Tanrı bir imtihan yapma ihtiyacı duydu? Bunca kötülüğü çekmemiz gerek mi?

Elbette tarih boyunca birçok filozof ve düşünür bu kötülük problemi üzerine kafa yormuş, çeşitli açıklamalar yapmıştır. Kimisi kötülük problemini Tanrı'nın yokluğu lehine delil olarak kullanmış, kimi de kötülük probleminin Tanrı'nın yokluğuna delil olamayacağını ileri sürmüştür. Yazının bundan sonrasında, Tanrıcı dünya görüşü ile bu problemi ele almaya çalışacağım.

Tengricilik ve Kötülük Problemi

Yazının görseline dikkat ediniz. Bir yanda ağlayan ve sefalet içinde olan insanlar dururken, diğer yanda muazzam bir bahçe ve sevgi dolu iki çocuk görülmektedir.

Ortada ise, sarı renkte şanırak simgemiz ve altında meşhur 'yin-yang' iyilik ve kötülük iç içedir simgesi bulunmaktadır.

Bu sentez simge, probleme sunacağımız çözümün çıkış noktası olacaktır.
Ak ve kara renk kötülüğü simgelerken, sarı renk ise Tanrıcılık'ta 'değişken enerjiyi' simgelemektedir.

Bu dünyada iyi-kötü bildiğimiz şeyler varken; aslında üstünde değişken bir güç bulunmaktadır. Yani özünde iyi ve kötü; değişken kavramlardır.

Bu yüzden de kötülük probleminin temel problemi; 'kötülüğün' ne olduğudur? Böyle sorulduğu zaman hepimizin diyecek sözü vardır. En çarpıcı örnekler zihinlerde belirir: Bebek tecavüzleri, savaşlar, açlıktan ölen insanlar, kin, nefret, kıskançlık vs.

Ancak başımıza gelen bütün kötülüklerin sorumlusunu Tanrı olarak görmek bir yanılgıdır. Bu yanılgı da, bir şekilde Tanrı'yı 'insan' gibi hayal ettiğimizdendir. Örneğin akan bir dere, yatağı boyunca ilerlerken bir balığa hayat verebileceği gibi; kendisine kapılan bir bebeği boğup öldürebilir.


Bu harika akarsu, bizi güldürebilir de öldürebilir de. Sizce bu çağlayana iyi veya kötü demek,
ne kadar mantıklı?


En bilindiklerinden biri de 'elektriktir'. Elektrik; uygun şekillerde kullanıldığında hayatımızı oldukça kolaylaştırdığı gibi, eğer doğrudan temas edersek bizi yok edecek güce sahiptir. Nitekim elektrik sayesinde kurtulan binlerce insan olduğu gibi, ölen de çoktur.

Tanrı, evrendeki maddelerin özüdür. Varlığın çoğalmasını, genişlemesini ve çeşitlenmesini sağlayan güçtür. Tanrı hepimizin bünyesinde bulunan, bizlere yaşam ve ölüm enerjilerini sağlayan bir çeşit jeneratördür. O'nu, insan dünyasına ait olan 'adalet' ve 'iyilik' kavramları ile özdeşleştirmek yani;

En adil, en güçlü, en iyi olan şey Tanrı'dır demek, uygun bir ifade değildir.

Adaletin, gücün ve iyiliğin ve de kötülüğün de olabileceği yani 'mümkünlüğü' var eden Tanrı'dır.

Biz insanlara ait olan adalet, iyilik ve kötülük kavramları ile Tanrı'yı özdeş kılmamız, sanki şuna benzer:

Çitaların, "Tanrı, hepimizin en çok koşan ve en keskin dişli olandır."
Köpeklerin, "Tanrı, en sadık ve hizmetkar olandır."
Güllerin, "Tanrı, en güzel kokan ve rengi sonsuz olandır."

demesi gibidir!

Bizler, soyut düşünme yeteneği olan canlılarız. Bu özelliğimizin mümkün oluşu da Tanrı'dandır. Ancak bu, Tanrı'nın bizdeki bu özelliklere en çok sahip olan varlık olduğu anlamına gelmez. Buraya dikkat.

Yani; aramızda çözemediğimiz ahlaki meseleleri Tanrı'ya havale etmek iyi bir çözüm yolu değildir. Tanrı, bizlere gerekli ihtimallerin mümkün olacağı bir evreni sunmuş haldedir. Bu yüzden, kendi içimizdeki kötülük problemine kendimiz çözüm bulmak durumundayız.

Kötülük problemini, Tanrı'yı yok ederek değil; kendi içimizdeki Tanrı'yı keşfederek çözeceğiz!

U.R.S.














7 yorum:

  1. Yazılarınıza göz attımda Türkiyede gerçekten bir ilki başarıp insanları bu şekilde bilgilendiriyorsunuz size saygum gerçekten sonsuz. Her ne kadar inancım iskandinav paganizmi olsada sitenizi tüm tanıdıklarıma yayıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginiz ve desteğiniz için sağ olun. :)

      Sil
  2. Sayenizde çok huzurluyum TANRI TÜRKÜ KORUSUN :)

    YanıtlaSil
  3. Selin Yıldırım9 Eylül 2017 23:53

    Size oldukça çok teşekkür ederim. Ben eski bir ateistim ve dinden çıkma sebebimin bildiğin Tengricilik olduğunu senin yazılarından sonra fark ettim. Ve şu anda kendimden daha çok eminim ve kendimi daha güçlü hissediyorum sanki içimde bir Cengiz Han varmış gibi :) ;) çok teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
  4. Kafamdaki tanrı fikrini okudum burada. O halde doğru yoldayım diyebilirim.

    YanıtlaSil
  5. Kötülük yapan Tanrıdan gelmedik.
    Onun yolundan yürümeyiz.
    Işığı yaratan
    Ateşle korkutmaz.
    Beden çürür,
    Tanrıya döner ruhumuz.
    Beden değil akılız,
    İradeyiz,
    Ruhuz.
    Ne meyve bahçesinde doyar.
    Ne ateşte yanarız.
    www.goktanri.org

    YanıtlaSil
  6. Tanrı istediğimiz gibi değil istediği gibi.istediğimiz.gibi olsaydı ,Tanrının nasıl olması gerektiğine biz karar vermiş olacaktık. bütün ipler Tanrının elinde,dilediği gibi karar vermesi otoritesinin erişilmezliğini gösteriyor.öylede olmalıydı.bizi yoktan var eden Tanrı bize dilediği gibi davranmalı ve bu yüzden kimseye hesap vermemeli...ne yaparsa yapsın ,nedeni ilk düşündüğümüz olmamalı.neden gizem taşımalı.bilinmez olmalı...Tanrı niçin acı çektiriyor,Tanrının sadist olduğunu düşünmekle aklına gelen ilk şeyi söylüyorsun.hayır,güzel şeylerde yapıyor,bu zıtlık Tanrıyı gizemli yapıyor,Tanrının yaptıklarıda kendisi gibi anlaşılmaz ve gizemli,bilinmez olmalı.öylede oldu...çünkü Tanrı insan değil.bir leoparı,aslanı kendine bakarak ,kendi varlığınla kıyaslayarak anlayamazsın.sen koşma hızına bakarak
    ,çita benden daha hızlı koşamaz diyemezsin.sen dişlerinle bir geyiği parçalayıp,iç organlarıyla beraber çiğ olarak yiyemezsin,ama aslan yiyor.Tanrı ,bizim algılarımızla anlayamayacağımız erişilmezlikte,güçte olmalı.ilk akla gelen cevap kolay bulunabilen, her zaman basit olandır.Tanrı basit değil.Tanrıya teslim olmalısın.O tamamiyle anlaşılabilir değil,anlaşılabilir olsaydı Ona bu kadar saygı duymazdık.

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.